Sekizinci yüzyılın sonlarında Abbasi Halifeliği’nin başında Harun Reşid oturuyordu ve zamanın en muhteşem kentlerinden biri olan Bağdat’ta adına “Bilgelik Evi” denilen büyük bir eğitim kurumu kurulmuştu. Batı’da Rönesans’ı önceleyen ve İslam dünyasındaki farklı bölgelerde yaşanacak olan Timur Rönesansı ve İslami Barut Dönemi olarak adlandırılacak devinimsel dönemlere öncülük edecek olan zaman dilimine İslami Altın Çağ adı verildi. Ortadoğu’dan Orta Asya’ya ve Güneydoğu Asya’ya yayılacak olan bir dizi kültürel, teknolojik, ekonomik gelişmeyi tetikleyecek olan bu dönemde çok sayıda araştırmacı, bilim insanı yetişmiştir. Yaşadığı zamandaki adı Ebu Ali El Hüseyin Bin Abdullah İbn-El Hasan bin Ali İbn-i Sina, bizim yalnızca İbn-i Sina olarak bildiğimiz kişi, bu insanların en tanınmışlarındandır. Batı dünyası onu Latinleştirilmiş isminden Avicenna olarak bilir. İbn-i Sina yaşadığı dönemlerde tıp, felsefe, fizik, coğrafya, dinbilim, kimya gibi alanlarda çalıştı. Bu alanlardaki çığır açan çalışmalarının yanında Arapça ve Farsça şiirler yazdı.
Bilgiye adanan yaşam
İbn-i Sina 980 yılında şimdiki Özbekistan’da yer alan Buhara kentine yakın küçük bir köyde, Afşana’da dünyaya geldi. Babası saygıdeğer bir bilgin olan İbn-i Sina büyürken evde fıkıh, Hint Aritmetiği ve felsefe derslerini aldı. Genç yaşında karşısına çıkan Aristo’nun Metafizik isimli eserini öğrenebilmek, anlayabilmek için gününü gecesine kattı. Fakat kendisinden önce gelen büyük düşünür Farabi’nin Metafizik üzerine yaptığı yorumlamayı okuyana kadar kitaptaki pek çok ifadeyi, kurguyu anlayamayacaktı.
16 yaşında tıp bilimine yöneldi ve pek çok hasta üzerinde çalışarak birinci elden yeni tür tedavi yöntemleri geliştirdi. 18 yaşına geldiğinde tam teşekküllü, kalifiye bir doktor olacak tecrübeyi biriktirmiş olacaktı. Hayatı boyunca ilgi duyduğu farklı alanlarda çalışmalarını sürdürdü ve dönemin Ortadoğu’sunda ileri gelen önderler için çalıştı.
Eserleri, uğraşları ve ölümü
Yazdığı beş ciltlik tıp ansiklopedisi El Kanun fi’t Tıbb hem İslam dünyasında hem de Avrupa’da 18. yüzyıla kadar standart bir kitap olarak sayıldı. Latince’ye Liber Primus Naturalium başlığıyla çevrilen eserinde hastalık ve salgın gibi durumların neden-sonuç ilişkisini sorguladı. 1020’lü yıllarda bitirdiği Şifa Kitabı mantık, doğa bilimleri, matematik, metafizik alanlarını bir arada ve ilintili olarak işleyerek günümüz disiplinlerarası yazın çalışmalarına temel oldu.
Bilimsel Sorgulama Yöntemleri İle İbn-i Sina
Varlığın, oluşun özüne ilişkin sorgulamaları, İslam düşüncesini derinden sarstı. Niyeti, gönülden inandığı Allah’ın varlığını mantık ve bilgi yoluyla kanıtlamaktı. İnsan bireyinin uzay ve mekanla olan ilişkisini keşfetmek adına düşünce deneyleri tasarladı. Bilimsel sorgulama yöntemlerinin temellerini oluşturdu. Bu sayısız uğraşı, emeği ve tüm eserleri ardından gelecek olan Altın Çağ’ların bilginlerine rehber oldu. Günümüzde yaşamış en büyük İranlılardan sayılmakta ve UNESCO tarafından adına her iki yılda bir ödüller verilmektedir.
Son 12 yılını Kakuyi hükümdarı Muhammed İbn Rüstem Düşmanziyar’ın hizmetinde, doktor ve danışman olarak geçirdi. Bu dönemde genellikle filoloji alanına yöneldi ve felsefi tartışma metinleri yazarak eleştirmenlerine yanıt verdi. Hamadan’a ilerleyen bir orduda seferdeyken, yıllardır çektiği kolik rahatsızlığı arttı ve zayıf düştü. İstifa etmek zorunda kalan İbn-i Sina daha fazla dinlenmesini tavsiye eden dostlarına “uzun ve dar bir yaşamdansa kısa ve geniş bir yaşamı tercih edeceğini” söyleyerek çalışmalarına devam etti. Ölmeden önce mallarını bağışladı ve kölelerinin hepsini azad etti. 1073 yılının Haziran ayında yaşama gözlerini yumdu.