15. yüzyıl ortalarından 16. yüzyıla doğru İtalya’da başlayan Rönesans’ın etkileri, şehirleşen tüm Avrupa ülkelerine yayıldı. İsviçre, Belçika ve İngiltere bu ekonomik/kültürel furyadan etkilenen bölgeler oldu. Özellikle İngiltere, bu akımın teknik birikimini iyice geliştirecek ve günümüz kitlesel üretim koşullarının temelini atan Sanayi Devrimi’ne önayak olacaktı. Fakat şu an bulunduğumuz yerde, o kısma gelmek için bir hayli zaman var. Elimizde zamanın yıpratıcılığını yenmiş bir sürü yüce edebi eser ve o eserlerde yazılı tartışmalı bir isim var: William Shakespeare.
Sahi kim bu Shakespeare?
Bulunduğumuz zaman 1564 yılı. Bu yıl Stratford Upon Avon’da doğan Shakespeare’ın adı binlerce edebi, tarihi inceleme ve tartışmalara konu olacaktı. “İngiltere’nin Ulusal Şairi” olarak tarihe geçecek, kesin olarak 39 tiyatro oyunu, 154 sone, 3 uzun manzum hikayenin altına imzasını atacaktı. İngiliz dilinin en temel eserlerini veren bu adam hakkında pek çok soru sorulmuş ve hatırı sayılır bir kısmı cevapsız kalmıştır. Hakkında ortaya atılan iddiaların en çarpıcısı; Hamlet, Othello, Macbeth, Romeo & Juliet gibi çok bilinen eserlerin William Shakespeare tarafından yazılmadığıdır. Belirli bir zamanla sınırlı kalmamış, günümüzde bile tartışılmaya, araştırılmaya devam eden iddialar bunlar.
Çocukluk ve gençlik yıllarına dair bilgiler yok denecek kadar az. Doğduğu Stratford’da King’s New School’da eğitim aldığı tahmin ediliyor. Doğduğu kentten Londra’ya yerleşene kadar geçirdiği yıllara, veri eksikliği sebebiyle “Shakespeare’in kayıp yılları” deniyor. 1592 yılında bazı oyunlarının Londra’da oynanmaya başladığı biliniyor. İlk başlarda Christopher Marlowe, Thomas Nashe, Robert Greene gibi yüksek eğitim görmüş oyun yazarları tarafından kabul görmedi. Uzun süre yazarlık ile oyunculuğu bir arada yürüttüğü, oyunlarının büyük kentte popülerleşmesinden sonra Globe tiyatrosuna ortak olduğu ve zenginleştiği biliniyor. Fakat bilinmeyenler kadar bilinenler de Shakespeare’in durumu hakkında daha da fazla soru işareti yaratmakla kaldığı için, aslında yazarın bizi ilgilendiren kısmından, eserlerinden bahsedelim biraz.
“Olmak, ya da olmamak…”
Shakespeare "Size Nasıl Geliyorsa..."adlı oyununda “Tüm dünya bir sahnedir, tüm erkek ve kadınlar da oyunculardır” diyordu. Oyunlarını da bu temel önermeye göre yazdığını söyleyebiliriz. Karakterleri dünyanın her yerinden; Danimarka’dan, İskoçya’dan, Antik Roma’dan, Mısır’dan geliyordu. Soylu yaşamların ihtirası, basit yaşamların yoğunluğuna karışıyordu. İhanet, coşku, ıstırap ve o zamanlarda henüz ifade edilmeyi bekleyen pek çok insan duygusunu eserlerinde işledi. Kristal kadar berrak mısraları, sonrasında gelecek olan kültür üründe defalarca yinelendi.
Shakespeare yazım stilinde döneminin geleneksel şiir kalıplarında uzmanlaştı. İlk oyunlarında bu yönelim açıkça görülebilmektedir. Bu yapıların ölçü ve uyak düzenine hakim olduktan sonra sözlerinin akışını değiştirmeye, ritmi bozmaya, şiirin şarkı halini riske atabilmeye başladı. Bu yolla yazar, katı bir geleneksel yazım geleneğini elinde bulundurmakla birlikte, şiirde ve manzum anlatımlarda serbest biçime giden yola büyük katkılarda bulundu. Tarzı geliştikçe ritmik yapıdan anlamsal, algısal yapıların geliştirilmesine odaklandı. Özellikle Hamlet isimli eserinden sonra kullandığı metaforların kalitesi ve birbirlerine bağlanma biçimleri daha da görülür hale gelmeye başladı.
Ölümü ve ardında bıraktıkları
Shakespeare’in zamanından önce İngiliz dili yeterince kaideleştirilmemişti. Verdiği yüksek kalite edebi eserler İngilizce dil kurallarının belirginleşmesinde yardımcı oldu. Thomas Hardy, William Faulkner, Charles Dickens gibi romancıları etkiledi. Akademisyenler müzik alanında yaklaşık 20.000 eserin Shakespeare esinli olduğunu ifade ediyor, bunlardan en ünlüleri Verdi’nin Macbeth, Othello ve Falstaff isimli operaları olarak öne çıkıyor. Bunlar ve çok daha fazla alanlarda, çok daha fazla kişiyi etkilemiştir.
23 Nisan 1616 yılında, 52 yaşında öldü. Bazı net olmayan gerekçeler öne sürülmüş olsa da kimse tam olarak neden öldüğünü bilmiyor. Muhtemelen asla öğrenemeyeceğiz gibi görünüyor. Ama bizim insaf ve irademize bırakılmış eserleri bize ganimet olarak kalıyor. Dünyanın pek çok yerinde heykel ve anıtlarla tasvir edilmiştir. William Shakespeare isimli kişinin naaşı Stratford Upon Avon’daki, Kutsal Teslis Kilisesi’nde yatmaktadır.