Uzaktan eğitim, pandemi şartlarıyla yaşamaya başladığımızdan bu yana, geçici bir durum olmanın ötesinde artık kalıcı olabilecek bir eğitim modeli haline geldi. Eğitimde dijitalleşme süreci belli bir hızla gidiyordu, bu durumla çok daha hızlandı. Uzunca bir süredir, öğrenciler okulların nasıl göründüğünü unuttu, öğretmenlerini ve arkadaşlarını bilgisayar ekranlarındaki çoklu toplantı uygulamalarında görür oldu. Dersleri, konu anlatımlı basılı materyallerle değil görüntülü veya interaktif dijital içerikler ile işler hale geldi. Peki uzaktan eğitim yeni bir şey mi? Daha 10 yıl önce böyle bir şey yapılabileceği “fark edildi” ve yapılmaya mı başlandı? Yoksa bir geçmişi var mıdır?
Mektupla Eğitim
Elbette var. Hep derler, “hiçbir şey boşuna değildir” diye. Benzer bir şekilde bugün gündelik yaşamda ne görüyorsak onların hepsinin geçmişten gelen bir gelişim süreci vardır. Ya da “evrilme” süreci diyebiliriz. Uzaktan eğitim de her yerde karşılaştığımız, geçmişten gelen olgulardan sadece biri.
İlk uzaktan eğitim uygulaması 1728 yılında, ABD’de çıkan bir gazete olan Boston Gazetesi’nde verilen stenografi dersleri olmuştur. Bu ve buna benzer birkaç girişimden sonra 1892 yılında Chicago’da ilk mektupla eğitim üniversitesi kurulmuştur. Bu uygulama batı dünyasında artarak devam etmiş, gittikçe daha fazla uzaktan eğitim, açıköğretim üniversiteleri, okulları açılmıştır.
Ülkemizde bu durum 1920’lerin sonunda tartışılmış fakat uzunca bir süre herhangi bir uygulamaya geçilmemiştir. 1956 yılında ilk kez Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Banka ve Ticaret Hukuku böllümünde hayata geçirilen uzaktan eğitim uygulaması 70’li yıllarda ülkemizdeki ilk açık üniversitenin kurulmaya başlamasına ön ayak olmuş ve oradan günümüze kadar gelmiştir.
Çoklu Ortam Modeli
Bugünkü video konferansların, online buluşmaların, online seminerlerin atası olarak bu uygulamayı gösterebiliriz. İlk olarak ABD’de bilimsel yayınlar yapan bir radyo istasyonunda uygulanmış ve büyük bir ilgi uyandırmıştır.
Zaman ve mekandan bağımsızlığı ve kitlesel yayın yapmaya uygun olması radyo ve televizyonun bu alandaki kullanımını ciddi olarak artırmıştır. Kolayca kayıt altına alınabilme, tekrar tekrar izlenebilme özelliklerine sahip olması ve diğer sistemlere uyumlu olması, radyo ve televizyonu uzaktan eğitimin önemli bir aracı haline getiriyor
Radyo ve televizyon geniş kitlelere hitap etmenin önemli bir yolu olsa da bazı dezavantajları da bulunmaktadır. Bunların öncelikli olanı, etkileşimin tek taraflı olması, öğrencinin katılımını mümkün kılamaması olarak söylenebilir.
Tele Öğrenme
Telefonların yaygınlaşmaya başladığı dönemden itibaren geliştirilen bu yöntem tele konferanslar, sesli konferanslar, video konferanslar, görsel metin tabanlı konferanslar ve canlı televizyon-radyo yayınlarını kapsar. İki yönlü ses, iki yönlü görüntülü konferans uygulamalarına verilen genel isim olan senkron model, aynı zamanda tele öğrenme modeli olarak da bilinir. Video konferans iki ya da daha fazla bölgede eş zamanlı olarak ses ve görüntü transferine olanak sağlayan bir etkileşimli telekonferans teknolojisidir.
90’lı yıllarda biriktirilen uzaktan eğitim materyali, geliştirilen yeni teknikler, 2000’lerde tele öğrenme yönteminin kapsamının artmasına, çeşitlenmesine ve uzaktan eğitimde bir sonraki evreye erişmesinde etkili oldu.
Esnek Öğrenme Modeli
Esnek uzaktan eğitim modelinde, etkileşimli çoklu ortamlar, internet vasıtasıyla kaynaklara ulaşım, internet tabanlı iletişim, sanal kampüs gibi olanaklar yer almaktadır. Günümüzde gelinen boyut, her yere taşınabilen bilgisayarlar ve akıllı telefonların varlığıyla zaman ve mekandan neredeyse tamamen bağımsız hale geldi. Bu yöntemlerin varlığı yalnızca özel seminer ve kurs ortamlarında değil, resmi akademik yapılarda da büyük dönüşümlere yol açmıştır.